Yıl içerisinde 19- 25 Nisan tarihleri arasında yer almaktadır. UNESCO tarafından 1995 senesinde alınan bir kararla 2503 Nisan, Dünya Kitap Günü olarak belirlenmiştir. İspanyolların 23 Nisan Günü kitap satın alan herkese bir gül hediye etmesi, bu günün edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden Shakespeare’in doğum ve ölüm gününe denk gelmesi, Unesco’nun Dünya Kitap Gününü 23 Nisan olarak seçmesinde kaynak olmuştur. Ülkemizde 2001 yılından bu yana her sene farklı etkinliklerle Dünya Kitap Günü’nü kutlamaktadır. Bu kutlamalarla, kitabın ve okuma alışkanlığının önemini dünya çapında hatırlatmak ve bilinç uyandırmak, okumanın faydalarına özendirmek; eserlerin okurlar üzerinde gelişim sağladığını anlatabilmek ve okura olan diğer faydalarına kavuşmak adına bir okuma bilinci oluşturabilmektir. Ülkemizde de 23 Nisan gününü içine alan hafta kabul edilmiş ve kitap hediyeleşmesinin zarifliği ve önemi gerek sosyal medyada, gerek resmi yayımlarda gerekse televizyon dizilerinde bilinçaltına verilerek halkımıza hem hediyeleşmenin getirdiği mutluluk hem de okumuş olmanın verdiği özgüven, bilinç gibi birçok özelliği katmak, onları ileriye götürmek isteniyor.
Okuma Alışkanlığı ve Faydaları
Ülkemizde bazı ülkelere göre geride kalmış bir okuma alışkanlığı olsa da, yaşadığımız zor dönemlerden dolayı birçok önemli edebiyatçı yetiştirmiş bulunuyoruz. Ve ortada çok kaliteli edebi eserler duruyor. Bizdeki temel sorun “merak ve kıvılcım” kavramları üzerinden incelenmelidir. Bu kadar önemli eserin ve edebiyatçının arasında okumaktan ve merak etmekten aciz bir toplum içerisindeyiz. Ve her birey kendinden sonra gelen bireye kendi alışkanlıklarını bırakıyor. Böylece bir çıkmazda sürüklenip duruyoruz. Peki, “merak ve kıvılcım” kavramlarından bahsederken neyi kastediyoruz…
Ülkemizde Okumak ve Doğru Eserler Okumak Arasında Ne Gibi Farklar Var?
Son zamanlarda özellikle sosyal medyanın ve TV’nin de etkisi ile ortaya çıkan okuma merakı olumlu yönde seyrediyor. Ancak insanlar büyük bir hevesle aldıkları kitapları ya yarım bırakıyor. Ya da hiçbir şey kazanmadan sadece okuyup bir kenara bırakıyor. Merak kavramı buraya kadar olan isteği karşılıyor olabilir. Buradaki temel probleme odaklanmamız gerekirse; insanlar okuma serüvenlerine ya yanlış ya da anlayamayacakları kadar ağır kitaplarla başlıyorlar. Biraz da ne beklediklerini bilmeden ve düşünmeden tercihlerde bulunuyorlar ve yanlış tercihler sonucu asla sonuna kadar okunmayacak kitaplar raflarda yerlerini almış bulunuyor. Böylelikle o kitaplığa karşı bir antipati oluşuyor ve ilgi dahi duymuyorlar. Oysa ne aradığını bilerek ve kendine uygun arayışlar yaparak ulaşılan edebi eserlerle hem edebi doyuma ulaşabilir hem de o eserlerden kendimize muhteşem dersler çıkarabiliriz. Kıvılcım kavramı da burada ortaya çıkıyor. Yani yanlış tercihlerin arasında tam edebiyattan soğurken bir kıvılcım gerekiyor ki, sizi edebi hayata döndürebilsin. Bu kıvılcımı yine insanın kendisi yaratıyor…
Doğru Seçimlere Nasıl Ulaşabilir, O Kıvılcımı Nasıl Yakabiliriz?
Burada sizlere kendi hikâyem üzerinden örnek vereceğim. Yıllarca sözelci olduğumu düşünüp doğru düzgün okumadan öğrencilik hayatı geçirdim. Hep gereksiz gördüm çünkü hiçbir şeyden haberim yoktu. Çokça denemiştim ama ilgimi çekmeyen türlerden olduğu için ortalama 300 sayfalık bir romanı bile 20 30 günde bitiriyordum. (Oysa dün 700 sayfalık Suç ve Ceza’yı 4. Gününde bitirdim) Geçtiğimiz yaz döneminde kendime bir kitaplık yaratma isteği duyuyordum. Ama fırsatım ve imkânım olmuyordu. Kader beni AŞTİ otogarında Hasan diye bir abi ile karşılaştırdı. O dönemde mülakatlarımdan dolayı sık sık git gel yapıyordum Ankara’ya. Onunla biraz sohbet edip olmayan okuma serüvenimden bahsettim. O ise doğru tercihlerin kıvılcım demek olduğunu söyleyerek önce beni dinledi, ne tarz okuyabileceğime karar verdik ve önerdiği kitapları inceledim. Oradan güzel kitaplar alarak memleketime döndüm. Uzunca bir süre aldığım kitaplara yaklaşmak ve sıkı bir okuma serüveni yaşamak istemedim. Daha sonra okumak ve diksiyonumu geliştirip kendimi yükseltmek istediğimi fark ettim. Şimdi ise kendimi kaptırırsam, bir dünya klasiğinden günde 300 sayfa okuyabilecek kadar seviyorum okumayı. Okumayı ve insanları bu konuda bilgilendirmeyi…
Son Olarak Okurlara Verilebilecek Birkaç Tavsiye:
*Etkileyici bulduğunuz noktalardan alıntılar çizin. İsterseniz sosyal medya hesaplarınızdan paylaşıp yeni okurlara merak uyandırın.
*Kitap ya da bölümler hakkında notlar alın, bunun için kitabın kendisini ya da o kitaba özel hazırlayacağınız kâğıtlara…
*Kitap hakkında inceleme yazın. Uzun ya da kısa olması fark etmez. İleride dönüp baktığınızda, o kitap hakkındaki izlenimlerinizi hatırlamak iyi hissettirecektir.
*Kitaplık kurun. Kalabalık kitaplıklar okumaktan kaçan insanların gözlerini korkutsa da. Okuma isteği olan insanları iştahlandırıyor.
*Kendinizdeki değişimi görün. Ve bununla gurur duyun. Diksiyonunuz gelişebilir. Okuduğunuz kitaplar karakterinizi olgunlaştırabilir. Bunları fark edin ve gereksiz şeylerle övünmek yerine böyle güzel şeylerle övünün.
*Okuma sevgisini kendinize kazandırdıktan sonra birikimlerinizi ve fikirlerinizi çevrenize aşılayın. İnsanları okumaya teşvik edin. İnsanların kitaplara, özellikle kalın kitaplara olan önyargılarını kırmalarında yardımcı olun.
*Okumaktan zarar gelmeyeceğini kendinize kavratın ve boş zamanlarınızı duvarlara bakarak değil de okuyarak geçirmeye çalışın. Okumak bazen bir terapi gibi gelebiliyor. Bazen uyku getiriyor. Bazen zaman geçiriyor…