Komşu’luk

Şub 11, 2022

Komşu, kelime anlamı olarak aynı sınırı ortaklaşa paylaşmak anlamına gelir. Oturduğunuz konutun bitişiğindeki konut sahipleri veya bahçenizin bitişiğindeki bahçe sahipleri komşu sıfatı ile nitelendirilir. Bu tanım çok basit kalmaktadır. Madden evinize en yakın anlamı taşımasına rağmen, manen uzak olması çelişkiye düşürmez mi sizi?

Sınırdaş olmamız aramızdaki mesafeyi öldürmüşken, kan bağı arayışımız aradaki mesafeyi arttırır. Akrabalık bağlarının daha ağır bastığını düşünsek te dar zamanımızda komşumuz olmayan akrabamız, komşumuzdan sonra el uzatmış olacaktır. Çünkü arada komşuluk yerine mesafe vardır. O halde sınırlarımız aramızdaki mesafeyi kaldırmışsa, araya mesafe koymanın bir anlamı yoktur. Araya konan mesafe birbirimize olan bağı zedeler, sorumluluklarımızı yerine getirmemize engel olur. Akrabamıza karşı nasıl sorumluluk hissediyorsak, en az o kadarda komşumuza karşı sorumluluklarımız mevcuttur. Birkaç madde ve örnekle komşuluk görevlerimizden bahsedelim;

  • Özgürlüğümüz, başkasının özgürlüğünü kısıtlayana kadar sınırsızdır. Yüksek sesle müzik dinlemeyi seven bir kişi, komşusu rahatsızlık duymayacak kadar sesi yükseltebilir. Komşusu rahatsız olursa, komşusunun sessizlik özgürlüğünü kısıtlamış olur.
  • Akşam misafiriniz geldiğini düşünün, evde ekmek kalmamış ve market, fırın, bakkallar kapanmış. Sizin de ilk aklınıza gelen kapı, komşu kapısıdır.
  • Dünya hali evde yoksunuz, kargonuz gelir kime bırakılmasını tercih edersiniz? İki mahalle üstte akrabanıza kargocularda bırakmazlar, kapınız karşısındaki kapıya elin kuryecisi bile gönül rahatlığı ile bırakıyor.
  • Yaşlı komşunuzun soranı yok, iş yapanı edeni yok, bazı ihtiyaçlarını kendi karşılayamaz durumda. Kapısını çalmadığınız gün başınızı yastığa rahatça koyamazsınız.

Atasözleri olarak günümüze kadar ulaşan, bizlere tecrübelerini aktarmayı amaçlayan atalarımızın yani dedelerimizin bize anlatmak istedikleri sözlerde derin anlamlar yatmaktadır. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Atasözünde külün çöpten başka bir değeri olmadığını hepimiz biliriz, ancak önemsiz görülen ve gündelik yaşantımızı aksatacak bir şeyin eksikliğini yine en yakınımız olan komşumuzla giderebiliriz. Buna benzer örnekler çoğaltılabilir, atalarımız çoğaltmış başka sözlerde eklemiş ve sonucu toparlayarak “Ev alma komşu al.” Demişler. Hayalindeki havuzlu, balkonlu, teraslı evi aldığını düşün, ancak komşun seni rahatsız edecek bir kişiliğe sahipse evde hiç huzurun olmayacak, kurduğun hayaller başına geçecek. Bundan dolayı önce komşunu sonra konutu sor demiş atalarımız.

Yüksek binalara taşınmayan, küçük bahçeli, ortak duvarları veya sınırları olan, belki çatısı akan, kapıları birbirine bakan, benzer sofralar kuran, sokakları dar gönlü geniş eski mahalle yaşantısında komşuluğun hakkı verilirdi. Bir evin işi olduğunda komşular birleşir bir haftalık işi bir günde bitirir ve bundan keyif alırlardı. Pencereler alçak ve yola bakardı ama perde takmak gereksizdi, kimse kafasını pencereye çevirmezdi. Bayram yaklaşıyor, mahalle bayanları toplanır herkese bayram yemeği hazırlanır, baklava tepsileri hazırlanır hazırlanan tepsiler akşam erkeklerce fırına götürülür arife akşamı şerbete hazır hale getirilirdi. Komşunun düğünü var, herkes evdeki tabağı kaşığı getirir eksiklerin giderilmesi için çaba gösterirdi, hatta uzaktan gelen misafirler komşu evlerinde ağırlanırdı. Sadece iyi günde değil kötü günde de dayanışma hat safhada olurdu. Cenaze olduğunda önce komşusu koşar en yakını olduğu için, evden yükselen feryada ilk suyu komşu serper destek vermeye teselli etmeye çalışır. Yapılacak işleri düzene koyar acı sahibine iş bırakılmaz, gelen misafire bir bardak su da bir tabak yemekte komşu tarafından verilir. Komşular birleşir sıra yaparlar, kahvaltıyı biri diğer öğünü biri, herkes elini taşın altına koyar gücünün yettiğini yaparlar.

Madden aradan kalkmış olan mesafe, yerine göre en yakın akraba yerine göre en yakın sırdaşımız olarak koymuştur önümüze komşuluk bağını. Komşuluk denince aklımıza gelen tatlı anıları acıtmanın bizlere hiçbir karı olmayacaktır. Beton yığınlarının arasında insanlığımızı hatırlatan komşuluğumuzu çocuklarımıza yeni neslimize aktarıp, atalarımızdan miras kalan güzel ilişkileri yaşatmamız dinimizin de emirleri arasında yer almakta olup, Peygamber Efendimizin “komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Hadisi şerifi ile bize bırakılan mirası yüceltmek görevlerimiz arasında yer almaktadır. Her birey kendisine düşen görevi layığı ile yerine getirdiği zaman, dünyamız daha yaşanabilir hale gelecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir